7 Kasım 2010 Pazar

TURKANA

Turkana, Afrika’nın ortasında, Kenya ve Etiyopya topraklarının paylaştığı bölgenin adı. Bu bölgenin ünü, burada yapılan antropolojik araştırmalar sonunda elde edilen bulgularla ilişkilidir. Turkana gölü yakınlarında neredeyse bütün halde bir homo erectus iskeleti bulunması gözleri buraya çevirmişti. Bu, 1,6 milyon yıllık bir insan iskeleti idi. Yapılan araştırmalarda insanların geçmişi hakkında çok önemli bilgiler edinildi. Turkana insanı, erişkin yaşta, 1.85 m. boya sahipti ve alet kullanıyordu. Avcı olduğu için güneş altında koşmaktan bolca terlerdi ve terleme nedeniyle, vücut tüyleri azalmıştı.

Daha sonra homo erectus örnekleri, Java adasında (Endonezya), Gürcistan’da ve Denizli’de bulundu. Denizli’de bulunan homo erectus kemiklerinin devamında belki daha pek çok bulgulara rastlanacak, insanlık tarihi için çok önemli bilgilere ulaşılabilecekti. Ancak ticari kaygılarla buna izin verilmedi. Denizli’de çıkan travertenlerin işletmesi, bu ülkenin gelmiş geçmiş hükümetleri için daha önemli oldu!!!

Dönelim Turkana’ya. Bu yazının konusu, yaşayan Turkana. Bu ad nerden geliyor, hangi dilde bu? Turkana gölü (ve bölgesi) adını Turkana kabilesinden alıyor, kendilerine bazen “Turukan” veya “Buma” da diyorlar. Anlamı; “boz boğalar”. Yaşadıkları yere, yurtlarına da; “Turkan” diyorlar. Bu gölün cıvarında yaşayan başka kabileler var ama, bölgeye ad kazandıran kabile; Turkanalar. Bunlar, yaygın ve göçebe bir halk. Gök tanrıçaya inanıyorlar. Adına, Turkana dilinde, yani (ng)aturk(w)ana dilinde, “kuj” veya “akuj” diyorlar. Dilleri için bir sınıflandırma yapılamıyor. Ama fiil kökü, olumsuzluk, nicelik, kişi belirtme için ekler alıyor. Tam olarak denmese bile, eklemeli dil özellikleri taşıyor. Tonlama ile anlam değişiklikleri yapılabiliyor.

Kimi örnekler:
Katı yemek yemek : akı gnam
Katı yemek yedim: à gnam
Sulu yemek yemek: ak imuj
Sulu yemek yedim: à imuj
Seni seviyorum : kà mınà
O beni seviyor: kà mınà
Burada anlam farkı, tonlama ile veriliyor. Yukarıdaki cümleler, aslında geçmiş zamanda. Ama sevgiyi böyle ifade ediyorlar. Türkçe’ye çevirirken şimdiki zamanda çevriliyor. Bir defa sevdiler mi, tam seviyorlar, denebilir mi? Hayır: tonlama ile zaman da belirlenebiliyor.

O gidiyor: è losi
O gitti: è losi
Görüldüğü gibi, öznede ve fiilde kadın veya erkek farkı yok.
Kum yığın(ı): asanyon(i)
Su yığın(ı): ngakip(i)

Tanrı(ça) ile çok yüz göz değiller. Lazım oldukça sesleniyorlar. Boyuna dua etmeleri gerekmiyor. Bir tür büyücü diyebileceğimiz kabile üyeleri, tanrı(ça)nın yetkili temsilcisi sayılıyor, kehanetlerde bulunuyor, yağmurları önceden biliyor, şifacılık yapıyorlar. Büyücülerin yağmura hükmedebildiğine inanıyorlar.
Beyaz adam onları Hristiyanlaştırmak için çok uğraşmış, ancak % 15 gibi bir oranda başarılı olmuş. Ama Hristiyan olanları bile, alttan alta eski inançları sürdürüyorlar.
Geçimlerini hayvancılık (keçi, deve) ile sağlıyorlar. Zaten Afrika’da hayvancılık denince akla ya Masai’ler ya da Turkana’lar gelir. Otlak alanları nedeniyle zaman zaman bazı kabilelerle savaşlar yapmışlar.
Göl bölgesinde yaşıyorlar ama, balıkçılık yaptıkları pek söylenemez. Balık yeme konusunda bir tabuları var. Erkekler başlarını çamurla kaplıyor ve maviye boyuyor. Bunun gök tanrıça ile ilgili bir anlamı olabilir. Kadınlar boyunlarına halkalar takıyor. Sünnet geleneği yok.

Hiç yorum yok: