26 Mart 2016 Cumartesi

HATTIAN CIVILIZATION


The Hattian civilization (2500 – 1700 BC)
The Hattians did not use writing. We know them, from Akkad writen sources, the Assyrian chronicles and from the tablets of Hattusha.
The language, religion and culture of Hattians influenced the Hittites which followed them.
Their language was agglutinative and completely different from Indo European and Semitic languages. 
It is known, the Hatti language was used in the temples by the priests, untill 1200 BC, the collapse of the Big Hittite Empire.
Examples from the Hattian language:
Shapu (god), washapu (gods), katte (king), kattah (queen), binu (child), lebinu (children)
Some Hattian god names:
Tetešhapi, Terewatte,  Terhapati (ya), Tetepiri (an), İmar, Kahalwuzzil, Kaštuwarit (i),  Tahattemuit (i),  Taru,  Tašimmet (i),  Tuhulil, Waššizil,  Wurumkatte,  Zintuki, Eštan.
The Hattians were a people native Anatolians from at least the 3rd millenium BC onwards and they were matriarchals.

HATTİ UYGARLIĞI

Hatti uygarlığı (M.Ö. 2500 – 1700)
Hattiler yazı kulanmamışlardı. Varlıklarını, Akadca yazılı kaynaklardan, Asur yıllıklarından ve Hattuşa tabletlerinden biliyoruz. Hattilerin dili, dini ve kültürü, onlardan sonra gelen Hititleri oldukça etkilemişti.
Hatti dili, eklemeli bir dildi ve Hint- Avrupa ve Sami dillerinden ayrı özelliklere sahipti.
Hattice’nin, M.Ö. 1200 yıllarında, Büyük Hitit İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar, tapınaklarda rahipler tarafından kullanıldığı bellidir.
Bazı Hattice örnekler:
Şapu (tanrı), Waşapu (tanrılar), Katte (kral), Kattah (kraliçe), Çocuk (binu), Çocuklar (lebinu)
Bazı Hatti tanrıları:
 Tete šhapi, Terewatte, Terhapati (ya), Tetepiri (an), İmar, Kahalwuzzil, Kaštuwarit (i), Tahattemuit (i), Taru, Tašimmet (i), Tuhulil, Waššizil, Wurumkatte, Zintuki, Eštan
Hattiler, Anadolu’nun yerli halkı idiler ve anaerkildiler, en azından M.Ö. 3. binlere uzanan varlıkları biliniyor.

9 Şubat 2015 Pazartesi

SİPSİ


Sipsi, nefesli çalgıların içinde en küçük ve en tiz ses veren çalgıdır. Halk oyunlarında özellikle Türkiye’nin güneybatısında, “teke bölgesinde” – görülür. Sipsinin sesi, tekelerin, keçi yavrularının sesini taklit etmeye yarar. Genellikle sazdan, kabuktan yapılır.
Üflemeli çalgılar ilk çağlarda, iliksiz kaval kemikleri, içi boş boynuzlar ya da kamışlar kullanılarak üretilmişlerdir.
Orta Asya’da  “sıbızgı, sıvızga” gibi adlarda benzeri çalgılar vardır. Bir Rus yazar, kabuktan burarak yapılan ve “bırgı” diye adlandırılan bir çalgıdan bahseder.
Dirmil’de Çavdır’da sipsiye, “dilli düdük” de denir. Sipsi ile çalınan oyun havalarına, Burdur, Tefenni, Çavdır dolaylarında “sipsi havası” denir.
Sipsi bazen tek başına çalınır, bazen de parmak curası ve kabak kemane ile bazen de davul – zurna ile birlikte çalınır.
Sipsinin yanı sıra kayıtlara geçmiş ancak bugün, yapanı ve çalanı kalmadığı için yok olmuş çalgılarımız vardır. Sadi Yaver Ataman bunların adlarını şöyle sayar: “Cuk- Cuk, Zıbık, Zıbızga, Gavgav, Soyut, Hort Hort, Zınbon, Piygaç, Çimon, Gıgı (gıgıt), Cız-Cız, Fıttıgı, Süsük, Dillice, Kemuk”…

Sipsi is a little wood wind instrument of Turkey, especially in the regions where  “Teke dances” are performed  in south west of Turkey, in Turkish folklore. Teke means “male goat” in Turkish and sipsi sounds goat.

2 Kasım 2014 Pazar

OSMAN BEY’İN ADI GERÇEKTE OTMAN MIYDI?

Osmanlı için Fransızcada “Ottoman”,  İngilizce’de “Ottoman”, Yunanca “Οθωμανική”,  (Othomaniki), İspanyolcada “Otomano”,  İtalyanca’da “Ottomano” denir… Bu dillerin hepsinde “s” sesi olmasına karşın “Osmanlı” neden böyle anılmıştır?
Konuyla ilgili bazı tarihi kaynaklara göz atsak neler çıkar karşımıza?
- Şeyh Ede Balı, “(…)Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu, Horasan erlerinden baba İlyas'ın müridi, Nevşehirli Hace Bektaş Veli ile Kırşehirli Ahi Evren’in muasırı, ahi teşkilatının dönem reisi, Otman Gazi ve bacanağı Dursun Fakih’in kayınpederidir.” (A.Hamit ÖZYAYLA, Söğütte 400 Çadır, İlkadım Dergisi)
- Şeyh Ede Balı, Osmanlı’nın kurucusu kabul edilen Otman [Ataman] Bey’e destur veren ve Otman’ın gördüğü rüyayı yorumlayarak; “Oğul Otman, sana müjdeler olsun ki, Hak Teâlâ sana ve nesline padişahlık verdi; mübarek olsun. Ve kızım Malhun Hatun senin helalin oldu,” diyerek, kızını Otman Gazi’ye nikâhlamış ve damadı Otman Gazi’ye şöyle vasiyet etmiştir: (…) (Aşık Paşaoğlu Tarihi, s.16)
- Osmanlı Devletinin kurucusu Otman (Ataman) Bey’in adına  Anadolu ve Rumeli’nde Bektaşi tekkeleri kurulmuştur, bu tekkelerden biri olan Otman Baba’nın  adı her zaman Sarı Saltuk, Kızıl Deli Sultan gibi Batıda tekke kurmuş pirlerle birlikte anılır. Otman Baba Velayetnamesi  ünlüdür. Buna göre Otman Baba  yedi dilimli taç giyer, bunlardan iki dilimlisi Elifi Horasani, dört dilimlisi de Hüseyini taç diye adlandırılmıştır.
- Türkolog İrene Melikof da (Uyur İdik Uyardılar) Osman Bey’in adının gerçekte “Otman” olduğunu savunur…

Otman adı, “Osman”a  sonradan dönüştürülmüştür…

5 Mayıs 2014 Pazartesi

BİZANS

Bizans adı halk arasında kullanılagelmiştir. Önceleri, bugünkü Topkapı sarayının bulunduğu bölgeye M. Ö. 667 yılında Yunanistan’dan gelen Megaralı Yunanlılar kurdukları kente “Byzantion” adını vermişlerdi. Bu adın, “Byzas” adlı  krallarıyla bağlantılı olduğu belirtilmiştir. Yüzyıllarca “Doğu Roma” denilen ülkeye “Bizans” denmesi İmparator Herakleios devrinde (610 – 641)  gerçekleşmişti. Doğu Romalılar İstanbul’un fethine kadar Yunanca konuşuyorlardı ama kendilerini Romalı olarak görüyorlardı. Bizans adını, 16. Yüzyılda Alman hümanist Hieronymus Wolf (1516 – 1580) da kullanmıştır. Bu ad, daha sonra, giderek yaygınlık kazanır.
Doğu Roma’nın kurucusu olan İmparator Konstantin I, bugün adı İstanbul olan kente, “Nova Roma” (Yeni Roma) adını vermişti. Ölümünden sonra, bu kent, kendi adıyla anıldı ve buraya “Constantinopolis” denildi. "İstanbul" adı da bunun, ağızlarda değişmiş halidir.

Byzantion için basılan ilk paralarda gerek Sasaniler zamanında, gerek daha sonra Roma İmparatorluğu zamanında, amblem olarak ay ve yıldız kullanılmıştır.



6 Ocak 2014 Pazartesi

HAYVAN ADLARINDAKİ “-LAN” SONEKİ "ÖLDÜREN" ANLAMI TAŞIR

Türk dilinde, yılan, kaplan, arslan, sırtlan gibi hayvan adlarının sonekleri olan –lan eki, hayvanın öldürücü olduğunu belirten ektir. Bunlar, aynı zamanda toprak hayvanlarıdır. Karada yaşarlar.

30 Aralık 2013 Pazartesi

YALANCI DOLMA NEDEN YALANCI?

Zeytinyağlı, çam fıstıklı, kuş üzümlü, içine isteğe göre tarçın, karabiber, tuz konan dolma yemeğine neden "yalancı dolma" demişler? Etli yemekler, daha doyurucu oldukları için ana yemek olarak kabul edilirler. Dolma yemekleri genelde kıyma katılarak pişirilir.Dolmanın etsiz ve zeytinyağlı olanına "yalancı dolma" denmiş. Bu adı koyan kimse, belli ki, mizah yeteneği olan biriymiş ve bu ad tutmuş, günümüze kadar gelmiş. "Dolma" adı hem dolma hem de sarma yemekleri için kullanılıyor. İçi önce boşaltılıp sonra doldurulan biber, kabak, patlıcan yemekleri için olduğu kadar, yapraklara iç malzemesi sarılarak yapılan yemeklere de "dolma" ve "yalancı dolma" denmekte.