30 Aralık 2013 Pazartesi

YALANCI DOLMA NEDEN YALANCI?

Zeytinyağlı, çam fıstıklı, kuş üzümlü, içine isteğe göre tarçın, karabiber, tuz konan dolma yemeğine neden "yalancı dolma" demişler? Etli yemekler, daha doyurucu oldukları için ana yemek olarak kabul edilirler. Dolma yemekleri genelde kıyma katılarak pişirilir.Dolmanın etsiz ve zeytinyağlı olanına "yalancı dolma" denmiş. Bu adı koyan kimse, belli ki, mizah yeteneği olan biriymiş ve bu ad tutmuş, günümüze kadar gelmiş. "Dolma" adı hem dolma hem de sarma yemekleri için kullanılıyor. İçi önce boşaltılıp sonra doldurulan biber, kabak, patlıcan yemekleri için olduğu kadar, yapraklara iç malzemesi sarılarak yapılan yemeklere de "dolma" ve "yalancı dolma" denmekte.

25 Aralık 2013 Çarşamba

GEZEGENLERİN DÖNÜŞLERİ KOPERNİKTEN ÖNCE BİLİNİYORDU

Nicolaus Copernicus (Kopernik), 16. yüzyılda yaşamış olan Polonyalı astronomi bilginidir. Kopernik , yaptığı araştırmalar sonucunda dünyanın ve gezegenlerin, güneşin etrafında döndüğünü bulmuştu. Ancak bunu o zaman açıklayabilmesi kolay değildi. Kilisenin muazzam baskısı vardı.  Hatta bir yüzyıl sonra bile İtalya’da Galilei dünyanın döndüğünü söylediği için Engizisyon mahkemesinde yargılandı.
Mevlana Celaleddin-i Rumî ise, Kopernik'ten üç yüzyıl önce, 13. yüzyılda yaşamış bir ilahiyatçıdır. Horasan'da doğmuş, Konya’da ölmüştür. İnancına göre, öldüğü günün akşamı,”şeb-i aruz”dur;  düğün gecesidir, çünkü Allaha kavuşmuştur. O günün anısına “sem’a “ törenleri yapılır. Dervişler, bu törende halka halinde ve kendi etraflarında dönerler.  Bu şekilde evren sembolize edilir ve kişinin Allah’a ulaşması canlandırılır. Her yıl geleneksel biçimde Aralık ayında Konya’da gerçekleştirilen ve binlerce kişinin izlediği bu tarz sem’a ilk ne zaman düzenlenmişti?  Konya İl Halk Kütüphanesi’nin internet sitesindeki bilgiye göre, Mevlana zamanında belli bir düzeni olmayan sem’a, oğlu Sultan Veled tarafından düzene konmaya başlanmış ve 15. yüzyılda son halini almıştır. 17. yüzyılda da bir başlangıç duası eklenmiş. Bu durumda, dervişlerin,  bir merkez etrafında halka halinde ve kendi etrafında dönüşleri 15. yüzyıldan itibaren uygulanıyordu. O halde Mevlevîler gökyüzünü çok iyi tanıyorlardı. Evren, sem'a ile gerçeğe uygun şekilde canlandırılıyordu. Yani Kopernik'in astronomide çığır açtığı söylenen tarihten bir yüzyıl önce, hatta daha da öncesinde…

27 Kasım 2013 Çarşamba

GORDION HALKI ÇÖMÜYORDU!

Gordion, kalıntıları Polatlı’da olan bir Frig kenti. Kazılarda, Roma çağında yaşamış insan kemikleri çıkartılmış. Bilim adamları bu kemikler üzerinde yaptıkları incelemede şu görülmüş: Bu halkın ayak bilekleri, çömelme alışkanlıklarında olan halklarda görülen özelliklere sahip. Yani onlar da sıkça çömelirmiş.

22 Ağustos 2013 Perşembe

BAĞIRSAKLAR İKİNCİ BEYİN Mİ?


Fransa’da bağırsak rahatsızlığının tedavi edilmesi sonucunda dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorununun da giderildiği görüldü. Fiziksel sorunların duygusal etkileri üzerine gitgide daha çok araştırma yapılıyor. Örneğin son bulgulara göre, korku, anksiyete ve depresyonun iştah ve sindirim sorunlarıyla ilgili olduğu kabul ediliyor. Bağırsaklar ile beyin bağlantısı da yeni irdelenen konulardan. Dr. Greenblatt, nöronların, beyinden sonra sindirim organlarında, çok fazla sayıda bulunduğunu söylüyor ve bağırsakları ikinci beyin olarak nitelendiriyor. 

http://bigbrowser.blog.lemonde.fr adresinde yayınlanan haberde, bakterilerin bu konuda önemli rolleri bulunduğuna değiniliyor.

5 Temmuz 2013 Cuma

KİMMERLERİN TÜRKÇEYE KATTIĞI SÖZCÜK: KEMER

Kemer sözcüğü, Türkçeye Kimmer kavminin adından dolayı geçmiştir. Kimmerler, M.Ö. 8. Yüzyılda Dağıstan tarafından gelerek Anadolu’ya göç etmişlerdir. İran’da Urmiye gölünden batıda şimdiki Edremit topraklarına kadar yaygın yerleşimler göstermişlerdir. Kimmerler, Kapadokya’nın adının bile bir zamanlar Gamir/Kamir olarak anılmasını sağlamışlardır.

Kemer adının kökeninin Kimmerlere dayandığını Nişanyan bulamamış olsa da, Rizeliler bulmuştur! Rize’de Kemer dağları olarak anılan yerlerin tarihi kaynaklarda “Kimmer dağları” olarak geçmesine uyanan Rizeliler, bu adların arasında bir bağ olması gerektiğini düşünmüşler. Tarihçi Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu da 1986’da Rize’de verdiği konferansta Kimmerlerin, Kıpçakların bir kolu olduklarını, Rize’ye de göçle geldiklerini söylemiştir.

Kimmerler için Yunanlar; “Κιμμέριοι”, Akkadlar; Gamir(e) , Ermeniler; Gamir-k, Gürcüler, Gmiri derler. Tevrat’ta “Gomer” ve Asur tabletlerinde “Gimirrai” olarak geçer.

Robert Ervin Howard, Kimmerleri “Conan” çizgi karakteri ile ölümsüzleştirmiştir. “Conan”, Turan ordusunda çalışır, lakabı: “Barbar Conan”dır.

Kemer adının Kimmerlerden geldiğine dair başka işaretler de var:

Kimmerler demircilik yapmaları ve maden işlemeleri ile tanınır. Arkeologlar, kazılarda bulunan kemer (demir korse gibi) ve kemer tokalarını Kimmerlere özgü ayırt edici özellikler arasında sayıyorlar.

Gordion’daki (Kördüğüm /Ankara) mezar buluntuları, kemer ve kemer tokaları ile Kimmer kimliğini açıklığa kavuşturmuştur.

Ayrıca Kimmerler ve kemer bağlantısı Herkül söylencesinde de var:



Herkül’ün dokuzuncu görevi Amazonlardan birinin kemerini almaktır. Herkül bunun için Karadeniz’i geçer ve Kimmerler’in ülkesine gider…

Kimmerler Türkiye’de bir çok yer adına da kaynaklık yapmıştır:

Kemer adlı bir çok yer, Kirmir, Kiğmir çayları, Meles çayı (eski adı Kemer), Gemerek, Gümürü/ Gümrü...

12 Haziran 2013 Çarşamba

GEZİ PARKI / TOPÇU KIŞLASI YA DA LAİKLİK / ŞERİAT KARŞITLIĞI

İstanbul’da Gezi Parkı ya da “Taksim Gezisi” olarak adlandırılan yerde, Osmanlı döneminde bulunan Topçu Kışlası, 31 Mart olaylarında şeriat isteyenleri bir araya getiren yerdi. II. Meşrutiyetin ardından, Taksim'deki Topçu Kışlası’nda bulunan Avcı Taburuna bağlı askerler ayaklanma çıkararak Heyet-i Mebusan’ın önünde toplanmış ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istemişlerdi. Hükümet, şeriatçılarla uzlaşmış ve hükümet üyeleri bir bir istifa etmişti. Şeriatçı yeni hükümet de o zaman İngilizler tarafından desteklenmişti.
Topçu Kışlası Cumhuriyet döneminde yıkıldı. Yerine “Gezi Parkı” kuruldu. Bu park bir dönem “İnönü Gezisi” olarak da adlandırıldı.
Topçu Kışlasının, şeriat özleminde olanlar için önemli manevi değeri olduğu için onlar, buranın yeniden hayat bulmasını istiyorlar.

30 Nisan 2013 Salı

AYRAN AYIRIR


Ayran içeceği yoğurt ve sudan oluşur. İçinde isteğe bağlı miktarda tuz da bulunur. Yoğurt ve su yayık denen küçük fıçılara konur. Sallana sallana ayran yapılır. Dipte de tereyağı kalır. Sütten olduğu gibi yoğurttan da yağ elde edilebilir. Yağı yoğurttan ayırdığı için, bu sıvıya “ayıran” anlamında “ayran” denmiştir. Adına ilk kez 11. Yüzyılda yazılmış olan Divan-u Lügat-it Türk’te rastlanmıştır.

Tatarlar, ayrana “katık” derler. Katık, “çilek” denen kova ile ölçülür.

25 Nisan 2013 Perşembe

TÜRK DİLİNİ MERAK EDENLERİN BİLMESİ GEREKENLER

Dil ile uğraşmak, uzmanlaşmak isteyenlerin işi güçtür. Söz konusu dil anadiliniz değilse önce o dili bir güzel öğreneceksiniz. Dilbilgisi kurallarını iyice sindirmiş olacaksınız. Sözcük dağarcığınız geniş olacak. Bunun için o dilde çok kitap okumalısınız. Anlam yönünden kendinizi geliştirmek için de, o dilin konuşulduğu ülkenin tarihini, dili konuşan toplumun geleneklerini, göreneklerini ve dilde büyük etkisi olan inançlarını iyi öğreneceksiniz. Sonrası diğer bilim alanlarında olduğu gibi bilimsel yayınları izlemeyi sürdürerek siz de araştırmalar yapacaksınız.
Peki söz konusu dil Türkçe ise bunlara neler eklenebilir?
Bir kere,Türkçe’nin tarih içinde kullanıldığı yazı şekillerini öğreneceksiniz. Bunlar neler?
Tamgalar: Orhun, Yenisey yazıtları başta olmak üzere Göktürk yazısı ve onun benzerleri
Soğtça (Soğdakça): Türklerin ipek yolunda sıklıkla kullandıkları dil ile bu dilin kendine özgü yazısı
Çince, hatta eski Çince: Türk dili ve tarihi üzerine zengin hazine barındıran dil ve onun kendine özgü yazısı
Arap harfleri ile Arapça ve Farsça: Osmanlılar zamanında bu harfler kullanıldığı için öğrenilmesi gerekiyor. Sonra bu iki dili de öğrenmek gerekli çünkü, Osmanlıca öyle bir dildi ki, Arapça kökenli sözcükler Arap dilinin kurallarına göre, Farsça kökenli sözcükler de Fars dilinin kurallarına göre yazılıyordu.
Kiril harfleri ve Rusça: Türk dilini kullanan geniş halk toplulukları Ruslarla olan tarih birlikleri dolayısıyla bu alfabeyi kullandılar hatta şimdi bile kullanmaya devam ediyorlar. Aynı nedenden dolayı da Rus dili, hatta diğer Slav dillerini bilmek gerekmektedir.
Yunan harfleri: Karamanlı Türkler bilgi dağarcığınızdan eksik kalmasın istiyorsanız, bu abeceyi de öğrenmelisiniz, zira onlar Yunan harfleri ile yazmıştır.
Bulgarca, Macarca hatta bu dillerin olabildiğince eskisi: Türk dilinin geçmişi ve evrimi hakkında önemli bilgiler barındırmaktadır.
İngilizce, Fransızca, Almanca: Bunlar da bilimsel yayınları yeterince izleyebilmek için gerekli.
Sonra bir dil üzerinde önemli etken olan inançlar bilinmeli. Bunun için de Türklerin tüm inançlarını bilmek gerekir:
Animizm, Şamanizm, Gök tanrı inancı, Zerdüştlük (Türkistan Türkleri), Budizm (Orta Asya coğrafyası, Moğolistan dahil), Brahmanizm (zaten bu dine ait ilk yazılar Uygur Türkçesi aracılığıyla çözülebilmiştir), Manihaizm (Uygurlar), hatta Mazdeizm (bu tartışmalı ama tartışabilmek için de bilmek gerekir), Musevilik (Hazar Türkleri, Karaimler) Hristiyanlık /Ortodoksluk (Gagavuzlar, Bulgarlar ve diğer bir çokları), Müslümanlık (Şiilik, Sünnilik, Alevilik ve pek çok tarikat)
Yani bir tür dinbilimci de olacaksınız çünkü bunlar zaten dünyadaki neredeyse tüm dinler.
Bu dilin kapsama alanındaki coğrafyanın tarih bilgisi de gerekli:
Kısaca Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika tarihi yani bir – iki ülkenin değil üç kıtanın tarihi.
Sonra tüm bu coğrafyaya yayılan dilin ürünleri bol bol okunmalı, dinlenmeli: masallardan, öykülerden tutun, ninnilere, manilere varıncaya kadar. Özellikle sözlü kültür ağırlıklı bir dil olduğu için, şarkılar, türküler, aşık atışmaları vb. çok önemli.
Dilin günümüzde devam eden yolculuğu ile ilgili iseniz:
Son yüzyıldaki özellikle ekonomik nedenli göçler ve onunla ilgili her şey yine size bakıyor: Başta Alamancılar, Avrupa’da yaşayan Türk işçi aileleri ve onların birkaç kuşak boyunca Türk diliyle olan ilişkileri, hatta Amerika’da beyin göçü nedeniyle bulunan Türkler ve onların dilleri ve benzeri konular. Yine geniş bir alan.
Uf ne çokmuş demeyin çünkü bitmedi.
Tüm bunlar daha M.S. 5- 6. Yüzyıldan itibaren elde bulunan kaynaklarla ilgili. Ya bundan öncesi? Türkler uzaydan gelmiştir demeyenlerdenseniz ve bu tarihten öncesini de merak ediyorsanız o zaman elinize hemen bir iğne alın çünkü kuyuyu onunla kazacaksınız.
Bugün antropoloji biliminin varmış olduğu yerde şunu biliyoruz: Tüm insanlar Afrika’dan çıktı ve göçlerle dünyaya yayıldı.
Göçlerle ilgili sorunumuz yok çünkü Türklerin tarihi aynı zamanda göçler tarihi. Peki Afrika’dan Asya’ya bu göçmenler hangi yolları izleyerek hangi aşamalardan geçerek geldiler?
Bunun için ilk yazılardan başlayarak tüm eski kaynakları tarayacaksınız ve arkeoloji çalışmalarını izleyeceksiniz. Ama bunun için size psikolojik destek gerekli. Neden?
Malum ilk yazı Sümerlilerde bulunmuş, devamında da Akatça, Hititçe, eski Mısır dili, eski Yunanca, Latince… diye giden dillerdeki yazıların arasında eski Türklerden pek çok izler var. Bu konuda hele bir leb… deyin, artık karşınıza ne çıkacağı belli olmaz. Tarihte Türkler ile sorun yaşamış kim varsa, tüm hınçlarını sizden almaya kalkacaklardır. Söylemedi demeyin.
Şunlar, duyacaklarınız hakkında (key words) anahtar sözcüklerdir: Güneş dil teorisi, Atatürk milliyetçiliği, Türk ırkçıları, ahtapot Osmanlı, barbar Türkler, çoban Türkler, çocuk dili, onomatope (duyduğu sesi çıkarma), Farsça kökenli, Arapça kökenli, Sanskritçe kökenli, Yunanca kökenli, bilimsel değil, batıl, münafık, putperest, zındık, cahiliye, dikkat et, başka işin yok mu…
Meraklılara sunulur.
Ve kolay gelsin!

22 Nisan 2013 Pazartesi

YABANCI N

Çeşitli dillerde yabancı anlamı taşıyan sözcüklerde “n” sessizi bulunuyor:
Yaban, yabancı, ecnebi  (Türkçe)
Foreign, alien, strange, peregrine, outlandish (İngilizce)
Étranger, allogène, inconnu (Fransızca)
Ausländisch, extern, fremdländisch, wesensfremd, (Almanca)
чужой, посторонний, иностранный, иноземный (Rusça)
extraño; ajeno (İspanyolca)
estraneo, estraneo, straniero (İtalyanca)
ξένος, παράξενος (Yunanca)
vreemdeling, buitenlander, vreemdelinge, onbekende (Hollandaca)
nieznajomy (Polonyaca)
desconhecido, alienígena, desconhecida, estrangeira  (Portekizce)
främling (İsveççe)

26 Mart 2013 Salı

“R” DÖNER TUR ATAR TEKER TEKRAR ÇEVRİLİR

Birçok dilde yuvarlaklık bildiren sözcüklerde “r” sessizi var:
Daire, çember, yuvarlak, küre, teker (Türkçe)
Circle, round, sphere (İng.), rond, cercle, roue (Fr.), cerchio, rotondo, ruota  (İt.),
circulo, rueda, aro (İsp)
Ringjoon (Eston), cirkel (Dan), zirkulu (Öskara/ Bask)
Kruznica (Hırvat), kör, kerek, karika (Macar), okruh, kruh (Slovak)

SALT L

Birçok dilde yalnızlık bildiren sözcükler “L” sessizini içeriyor;
Yalnız, salt (Türkçe)
Jalğız (Kazakça)
Seul (Fransızca)
Solo (İtalyanca)
Alone, single, only (İngilizce)
Allein (Almanca)
Αποκλειστικός (Yunanca)
Enlig (Danca)
Jalanguz (Gagavuzca)
la (Yalnız bırakmak) (Hititçe)

L ANNONCE SOLITUDE

La consonne “L” se trouve dans les mots déterminant la “solitude” dans plusieures langues:
Seul (français)
Yalnız, salt (turc)
Solo (italien)
Alone, single, only (anglais)
Allein (allemand)
Αποκλειστικός (grec)
Enlig (danois)
Jalanguz (gagaouze)
la (laisser seul) (hittitien)

20 Mart 2013 Çarşamba

R TOUT SEUL INSPIRE SPHERE DANS PLUSIEURES LANGUES DU MONDE

Il y a “r” dans les mots déterminant sphère dans les langues du monde.
Daire, çember, yuvarlak, küre, teker (turc)
Circle, round, sphere  (ang.), rond, cercle, roue (fr.), cerchio, rotondo, ruota (it.), circulo, rueda, aro, redondo (esp)
Ringjoon (est,), cirkel (dan), zirkulu (euskara)
 Kruznica (croate), kör, kerek, karika (hongrois) okruh, kruh (slovaque)

19 Mart 2013 Salı

NENEN ÇARIK GİYERDİ HİTİTLER TULUM ÇALARDİ

“Mısıri kuruttun mi, anbarda duruttun mi
Nenen çarık giyerdi, bunları unuttun mi”
Karadeniz’in güzel türkülerindendir. Müzik kültürümüzün önemli bir zenginliğini taşır kuzeyimiz. Horondu, tulumdu, hareketli türküleriydi pek severiz.
Tulum demişken, en eski tulum resimlerinden biri Boğazköy tabletlerinde bulunmuştur. Bizim müzik ders kitaplarında var mıdır bu acaba? M.Ö. 1300 yılında tulum ve saz çalan figürler yapmışlar. Hititli hemşehrilerimiz tulum çalar, sazlarının ucuna püskül takarlardı, çarık da giyerlerdi.
Tulum çalan figürlere eski Mısır buluntularında ve Roma dönemi eserlerinde de rastlanmıştır. Uzun bir tarihi vardır tulumun. Geniş bir coğrafyada da çalınır.
Bulgaristan’da adına “gaba gayda” derler. İngiltere’de “bagpipe”, İtalya’da “zampogna”, Galiçya’da “gaita”, Güney Hindistan’da “sruti upanga”, Macaristan’da “duda”, İsveç’te “säckpipa”, Fransa’da “cornemuse”, Estonya’da “torupill” derler.
Tarihe ve coğrafyaya ilgi gösterdikçe bilgiler katlanarak artar.

SUFÎNİN KILIĞI ANA AD OLMUŞ

Tasavvuf akımının sürdürücüleri, önde gidenleri için söylenen “Sufî” sözü nereden çıkmıştır?

Orta Asya’daki sufileri incelemiş olan Rus araştırmacılar, bu adın, bir yünlü giysi olan “sof”tan geldiğini yazarlar.

İslamiyetin yayılması ile Arap olmayanların da dine katılması kültür çatışmalarını getirmişti. Bu durumda Emevîler zorbaca davranışlar göstermişler, Arap olmayan halklarda da bu duruma karşı bir tepki birikimi oluşmuştu. Abbasîler döneminde de durum çok düzelmeyince, dinin siyasete alet edilmesine ve baskı aracı olarak kullanılmasına karşı duruş takınan bazı din alimleri kendilerini maneviyata adadılar. Bunlar, üstlerinde “sof” denen yünlü bir giysi taşıdıkları için onlara “sufî” dendi. Sof , ince yün ipliklerden el ile dokunan bir kumaştır. Orta Türkçe kaynaklarında geçer.

Sufî adının filozofi (philo+sophie) bileşik adındaki “sophie” adından çıktığı varsayımı vardır. “sophie”nin geldiği “sophos” kelimesi eski Yunanca’da bilgelik, bilgi anlamındadır. Ancak Yunanca’ya yabancı bir dilden geçmiş olduğu yönünde görüşler vardır.

9 Şubat 2013 Cumartesi

MEZARLIĞA NEDEN “TAHTALI KÖY” DENİR?

Mezarların başına taş dikildiği, etrafı taşlarla çevrildiği halde mezarlıklar için neden “taşlı köy” değil de “tahtalı köy” denir?
Şaman inançlarında ölünün gömüldüğü yere ağaç parçası ya da tahta ile işaret koyarlardı. Bu mezar yerini belirlemek için olduğu kadar, ağacın kutsal sayılmasıyla da ilgiliydi. Ormanlık alanlarda yaşayanlar için mezara ağaçtan işaretler koymak taştan daha pratiktir. Tahta üstüne oymacılık yöntemiyle ölenle ilgili işaretler de konulurdu.
Anadolu’da yapılan arkeolojik araştırmalarda da mezarlarda ağaç kalıntıları bulunmuştur. Eski Orta Asya inançlarında bir de, ilk “annenin” yeryüzüne “kayın ağacı” ile getirildiği anlatılır. “Kayın” sözcüğü de “kadın” sözcüğünün eski halidir. “y” sesi zaman içinde “d” sesine dönüşmüştür; ancak ağacın adı aynı kalmıştır. Kayın ağacı kam törenlerinde hayat ağacı sembolü olarak kullanılır. Hayat ağacı inancında, ölmüş ruhlar, yeri ve göğü bağlayan ağaç ile “öbür tarafa” geçebilirler. Mezara tahta dikmek çok eski bir adettir. Mezarlık için “tahtalı köy” demek buna bağlı olarak ortaya çıkmıştır.

22 Ocak 2013 Salı

“TURAN” NE DEMEKTİR?

İranlı yazar Firdevsî “Şehname” adlı eserinde destan geleneğine bağlı kalmıştır ve birçok söylenceden esin almıştır. “Turan” kelimesi bu eserde geçer. Büyük ata Feridun’un üç oğlu vardır, adları; Îr, Tur ve Salm’dir. Topraklarını üç oğlu arasında paylaştırmıştır. Îr (Bazı yerlerde Airya) İranlı’ların atasıdır – Hint – Avrupa dilleri konuşanlar ondan türemişlerdir, Salm, Sami dilleri konuşanların atasıdır, Tur (bazı yerde Tür ya da Tura olarak geçer) ise Turan topraklarına yerleşmiş olan Türk dili konuşanların atası olur. İranlılar “Şehname”ye çok önem verirler ve Türklere “Tur” soylular anlamında “Turân” derler. Bu efsanenin önemli bir yanı da, İranlılar ile Türklerin çok eski zamanlarda bir arada yaşadıklarının izlerini barındırmasıdır.