21 Haziran 2010 Pazartesi

TÜRKÇE’NİN KÖKENİ

Bugünkü Türkçe’de var olan “z” ve “ş” (örneğin: biz, siz, kız) ses hakimiyeti, Türkçe’ye (ve tüm Altay dillerine) köken olan dilde “r” ve “l” hakimiyeti şeklindeydi. Köken dile yakın olan en eski yazılı örnekler Volga Bulgarca’sındadır. (İlk Bulgarların Slav toplumuyla kaynaşmasından önce) Bugün yaşayan dillerde ise, “r, l” hakimiyeti yalnızca Çuvaşça’da kalmıştır. Çuvaşça’daki en eski yazılı örnekler ise 18. yüzyıldan başlar. Çuvaşça’da biz = emir, siz = esir şeklindedir.

Türkiye Türkçe’sinde bugün kaybolmuş olan é (e ve i arası) sesi, köken dilde vardı:

İki, Volga Bulgarca’sında ve Yenisey yazıtlarında “éki” olarak geçer. Volga Bulgarca’sında beş, “béš”tir; beşinci de, “bielim”dir. Halk anlamına gelen “él” kelimesine eski Moğolca’da da rastlanır, Çuvaşlar bunu hala kullanır. “é” sesi, dilin evrimleşme sürecinde bazen “e”ye bazen de “i”ye dönüşmüştür (yemek, yimek gibi).

Eski Moğolca yazıtlarda “é” sesine çok rastlanır: yéke (büyük), déŋri (gök) Yakutça’da ise bu ses “iä”ya dönüşmüştür.

Hiç yorum yok: