18 Kasım 2010 Perşembe

ÖLÜ YAKMA GELENEĞİ NERDEN İCAP ETTİ?

Avcı toplayıcı topluluklar, bir vakitte ölülerini gömmeye başlamışlardır. İlk ölü gömme adetlerinde, ölüyü, anne karnındaki biçimde gömmüşlerdir. Daha sonra, ölülerin, küplere konduğu görülmüştür. Çatalhöyük insanları, ölülerini küplere (yine cenin formunda) koyup, evlerinde saklamışlardır. Cenin formunda gömme, yeniden doğuş inancının göstergesidir. Ölüleri küplere koyma, kötü kokuya neden olacağı için, bunun öncesinde ölülerini açık havada toprağa serip, akbabalara sunmuşlardır. Akbabalar ve diğer vahşi hayvanlar, tüm etleri yiyip temizledikten sonra, ölülerden kalan kemikler küplere yerleştiriliyordu. Tabii bu, yine de koku unsurunu tamamen ortadan kaldırmış olmayabilir. İnsanlar, mutlaka bunun sakıncalarını yaşadılar ki, ölü yakma adetini geliştirdiler. Bu adet incelendiğinde, görülür ki, ölüler tamamen kül olana dek yakılmamaktadır. Bir miktar kemik kalınca ateş söndürülmekte, kalan kemikler ufalanarak toz haline getirilmektedir. Bu da, ölüsünden ayrılmak istemeyenler için gerek muhafaza etme bakımından, gerekse gömme yeri tasarrufu bakımından geride kalanlara yararlar sağlamıştır.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Bir de yakmanın şu 4 temel element konusuyla bir ilgisi olabilir mi? Ateş-Hava-Su-Toprak.
Ayrica yaktiktan sonra külünü denize nehre vb. savurmak gelenekleri de yakmanin tamamlayicisi galiba. Evrene karisip geriye donusumu (re-enkarnasyonu) surecini hizlandirma.