Türkçe’de organ adları, “n”, “k”, “l”“ş”, “z” ile biter:
Burun, karın, boyun, alın, taban, bıkın (bel), yan, erin (dudak), yağrın (sırt), aşkazan (mide), eğin (arka, sırt).
Kol. bel, el, gönül
Ayak, bacak, parmak, kuyruk, bağırsak, damak, dalak, dudak, yürek, iyek - enek (çene), emçek (meme)...
Boğaz, ağız, omuz, yüz…
Diş, baş, kaş…
Eğriler, yanlışlar değil; yazılardır, doğrular da kurallar değil; okumalardır, yorumlardır...
24 Ocak 2012 Salı
7 Ocak 2012 Cumartesi
AMERİKA’NIN MEYVE TARİHİ – 2 (İzmir’in incirleri / arıları)
Yeni kıtanın keşfinin ardından, buranın ikliminin ve toprağının elverişliliğini artırma çabaları kesintisiz şekilde sürdü. Meyve ağaçlarını bodurlaştırmadan başka, Avrupalıların ağız tatlarına uygun meyve – sebze yetiştiriciliği de önemli uğraşlardan biriydi. Amerikalılar, incir, özellikle de İzmir inciri yetiştirebilmek için uzun yıllar çaba harcadılar.
19. yüzyılın sonlarında ABD, kuru İzmir inciri ithalatına yılda yaklaşık 700.000 dolar harcıyordu. Amerika’da yetiştirilen incir daha ucuz olmasına rağmen tatsız, lezzetsiz olduğu için tercih edilmemekteydi. Özellikle California incir yetiştirme için uygun iklim koşulları taşıyordu ama, buranın incirinin değeri, ton başına 200 – 400 dolardı.
İncir kalitesini artırmak için 1880 yılında ABD’ye İzmir’den, aşılama için incir dalı getirildi. Aşılama yapıldı ama, incir istenen kalitede olmadı; tatsız ve buruşuktu. Amerikalılar, yine de, kendi topraklarında kaliteli İzmir incirini üretme çalışmalarından vazgeçmediler. Konu üzerine kafa yoran bilim adamları, gerçek bir aşılama için, “Blastofaga grossorum” denen küçük arı cinsine ihtiyaç olduğuna karar verdiler. Bu arılar İzmir incirinde yaşıyorlardı. Erkeği, incirin erkek kısmında, dişisi de incirin dişi çiçeğinde yaşıyordu. Yalnızca dişisinde kanat olan bu cins arılar baharda çiftleştikten sonra incirin de döllenmesini sağlıyorlardı… Bu küçük arıların ABD’ye gelmesi, 1891 Temmuz’unu bulmuştu. Ancak küçük hayvancıklar, bu yabancı topraklara zamansız gelişlerini canlarıyla ödediler; aç ve açıkta kaldıkları için telef oldular.
Daha sonra bir parti arı daha İzmir’den getirildi. Bu defa, dış etkilerden korumak için kavanozlara yerleştirildiler. Ancak çıkarıldıkları zaman, incir ağacından beslenemeyecek kadar bitap düşmüşlerdi. Onlar da öldüler.
Bir incir yetiştiricisi, bunun üzerine, İzmir incirini tüy yardımı ile suni olarak döllemeyi denedi. Ancak başarılı olamadı. Konuya Amerikan Tarım Bakanlığı el attı ve arıların ithal edilerek ABD üzerinde hayatta kalmaları için çalışmalar başlattı. Bazı bilim adamları özel görevle doğuya (tabii Anadolu’ya) gönderildiler ve aylar süren gemi yolculukları yaparak, incir ve arı örnekleri topladılar. Bu örneklerden bir oğul üremeyi başardı ve sonunda 1899 yılında İzmir inciri ABD topraklarında döllenebildi.
İzmir inciri adıyla bilinen incir aslında Aydın’da yetiştiriliyordu. İzmir’de gemilere yüklendiği için bu isimle anılıyordu. Aşı dalları, koruma altında olmasına rağmen, yurt dışına çıkarılabilmesi için belgelerde ABD’liler tarafından“meyankökü” olarak belirtilmişti. Ancak gümrükçüler sonradan durumu anladılar. İstanbul’da, 18 Aralık 1886’da konu ile ilgili yayınlanmış olan bir makalede “nasıl olsa tutmaz” görüşü işlenmişti…
19. yüzyılın sonlarında ABD, kuru İzmir inciri ithalatına yılda yaklaşık 700.000 dolar harcıyordu. Amerika’da yetiştirilen incir daha ucuz olmasına rağmen tatsız, lezzetsiz olduğu için tercih edilmemekteydi. Özellikle California incir yetiştirme için uygun iklim koşulları taşıyordu ama, buranın incirinin değeri, ton başına 200 – 400 dolardı.
İncir kalitesini artırmak için 1880 yılında ABD’ye İzmir’den, aşılama için incir dalı getirildi. Aşılama yapıldı ama, incir istenen kalitede olmadı; tatsız ve buruşuktu. Amerikalılar, yine de, kendi topraklarında kaliteli İzmir incirini üretme çalışmalarından vazgeçmediler. Konu üzerine kafa yoran bilim adamları, gerçek bir aşılama için, “Blastofaga grossorum” denen küçük arı cinsine ihtiyaç olduğuna karar verdiler. Bu arılar İzmir incirinde yaşıyorlardı. Erkeği, incirin erkek kısmında, dişisi de incirin dişi çiçeğinde yaşıyordu. Yalnızca dişisinde kanat olan bu cins arılar baharda çiftleştikten sonra incirin de döllenmesini sağlıyorlardı… Bu küçük arıların ABD’ye gelmesi, 1891 Temmuz’unu bulmuştu. Ancak küçük hayvancıklar, bu yabancı topraklara zamansız gelişlerini canlarıyla ödediler; aç ve açıkta kaldıkları için telef oldular.
Daha sonra bir parti arı daha İzmir’den getirildi. Bu defa, dış etkilerden korumak için kavanozlara yerleştirildiler. Ancak çıkarıldıkları zaman, incir ağacından beslenemeyecek kadar bitap düşmüşlerdi. Onlar da öldüler.
Bir incir yetiştiricisi, bunun üzerine, İzmir incirini tüy yardımı ile suni olarak döllemeyi denedi. Ancak başarılı olamadı. Konuya Amerikan Tarım Bakanlığı el attı ve arıların ithal edilerek ABD üzerinde hayatta kalmaları için çalışmalar başlattı. Bazı bilim adamları özel görevle doğuya (tabii Anadolu’ya) gönderildiler ve aylar süren gemi yolculukları yaparak, incir ve arı örnekleri topladılar. Bu örneklerden bir oğul üremeyi başardı ve sonunda 1899 yılında İzmir inciri ABD topraklarında döllenebildi.
İzmir inciri adıyla bilinen incir aslında Aydın’da yetiştiriliyordu. İzmir’de gemilere yüklendiği için bu isimle anılıyordu. Aşı dalları, koruma altında olmasına rağmen, yurt dışına çıkarılabilmesi için belgelerde ABD’liler tarafından“meyankökü” olarak belirtilmişti. Ancak gümrükçüler sonradan durumu anladılar. İstanbul’da, 18 Aralık 1886’da konu ile ilgili yayınlanmış olan bir makalede “nasıl olsa tutmaz” görüşü işlenmişti…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)