29 Aralık 2010 Çarşamba

1 OCAK ya da İSA PEYGAMBERİN SÜNNET GÜNÜ

Hristiyanlar takvimde güneşi esas almışlar ve başlangıcını 1 Ocak olarak saptamışlardır. İsa peygamberin doğum günü diye 24 Aralık’ta Noel (doğum) kutlaması yaptıkları halde neden takvim 1 Ocak’ta başlar?

Yahudilerde erkek çocuk, doğduğu gün değil, sünnet olduğu gün gerçekten doğmuş kabul edilir. Türklerde de erkek çocuk sünnet olduğunda “şimdi erkek oldu” denir. Oysa çocuğun doğuştan cinsiyeti bellidir. Ama sünnet, yeniden doğuş/gerçek doğuş olarak kabul edilir. Bu inanış Mezopotamya uygarlıklarından bile eski, çünkü Afrika’da bulunan ilk insan kalıntılarını inceleyenler, sünnetin çok erken tarihe uzandığını açıklıyor.

Yahudiler erkek çocuğun doğumundan sonra 8. günde onu sünnet ederlerdi. Bu nedenle, İsa peygamberin de 1 Ocak günü sünnet olduğuna inanıldığı için “gerçek doğum günü” 1 Ocak olarak kabul edilmiştir, miladî takvim de bu günden başlatılmıştır.

21 Aralık 2010 Salı

TRUVA GERÇEKTE NERDE İDİ?

Çanakkale, Hisarlıktepe’de ortaya çıkarılan antik yerleşim yerleri gerçekten de destanlardaki Truva mı? Zamanında Asya’nın en büyük kentlerinden biri olan Truva, Hisarlıktepe’deki küçük alana uymuyor.
Schliemann yer tespitini yanlış yapmış olabilir mi? Bunu düşünenler gitgide çoğalıyor.
Hisarlıktepe kazılarında ortaya çıkanlar, Truva hakkındaki kaynaklara fazla uymuyor.
Peki Truva başka nerede olabilir?
Bu konuda araştırma yapanlar az değil. Tüm kaynakları tekrar tekrar tarayanlar, bu konuya kafa yoranlar, çeşitli makaleler ve kitaplar yazanlar var. Yazıları okuyunca bir yer öne çıkıyor.
İşaretler bir yere odaklanıyor:
İzmir’in çok tartışmalı bir ilçesine...
Son zamanlarda sürekli tartışma ve eylem odağı olan bir ilçe.
Yok altın aramaymış, yok Allianoimuş, sürekli gündemde olan, üzerinde sürekli bir tartışma çıkan ilçe.
Yoksa tüm bu altın çıkarma faaliyetiydi ıvırdı zıvırdı, bahane mi?
Neresi dersiniz bu yer?

20 Aralık 2010 Pazartesi

DİYET İNSANA KAFAYI YEDİRTİYOR

Oldum olası diyet sevmezdim, demek haklıymışım: Purdue Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, yeme içme alışkanlıklarındaki değişiklik, davranış ve zihinsel işlev bozukluklarına yol açıyormuş. Üstelik saç dökülmeleri de artıyormuş. Bu konuda en sabıkalı besin ise; şeker. Vücut (ve beyin) şeker fazlasına hiç iyi tepki vermiyormuş, bunu da bilin. Kısacası, eski ağza yeni taam için pek heves etmeyin.

17 Aralık 2010 Cuma

BUWA

Çocuklar su için “buwa” derler. Bu, suya çeşitli dillerde verilen isimlere kaynaklık etmiş olmalı:
Türkçe’de “bu” ile başlayan ve su ile ilintili sözcükler var:
Bulak: pınar
Buğ: buhar Buğ, (buhar) su kaynayınca oluşur.
Buğu; “bu-ğ”dan türemiş olmalı
Buğulama: az su ile pişirme (buharda pişirme)
Buvanak: yağmur bulutu. (Belki bulut sözcüğü de “bu-“ ile ilintilidir.)
Busarık: sisli, bulutlu
Bulamaç: sulu, cıvık hamur
Bunar: Halk dilinde kaynak, çeşme, pınar anlamında kullanılır, “pınar” sözcüğünün ağız değişmesi olabilir veya bir evrimsel ilişki izi taşımaktadır.
Burgun / sürgün: sulu dışkılama, ishal anlamındadır. Sürgün, “su → sü” şeklinde ses değişmesi ile evrimleşmiş olabilir.
Bus: (halk ağzı) sis
Püskürtme; yine ses değişimi izi olabilir...
Buz: suyun donmuş hali.

Bazı hint –avrupa dillerinde de su, bu-wa’nın wa kısmı ile başlıyor:
Wa-ta-ra (Hititçe)
Wasser (Almanca)
Water (İngilizce)
Woda (Polonyaca)

Hydro ile başlayan ve su ile ilişkili kelimeler de watara ile ilişkilidir. Hititçe, eski Yunanca arasında w – h seslerinin yer değiştirdiği başka örnekler de vardır. Şu tabloda bu ses değişimleri belki daha iyi izlenir:
Wa – ta – ra
Ύ – δ - ωρ (İ –d – or okunur)
Hy –d – ro

4 Aralık 2010 Cumartesi

ARALIK BAYRAMLARI: ŞEB-İ YELDA, SATURNALIS, NOEL

20 – 21 Aralık en uzun gecenin yaşandığı zamandır. 21 Mart’a kadar devam edecek olan “gece mevsimi” öteden beri çeşitli etkinliklerle kutlanır. Doğu’nun güneş tanrısı Mitra için yılın bu zamanlarında kutlamalar yapılırdı. Mitra’nın simgesi başa geçirilen uzun bir külahtı. Doğu’dan batıya gelince bu külah “Frig beresi”ne dönüştü. Aralık şenliklerinde başa Frig beresi geçirilirdi. Daha da batıya gidince bu adet, Roma’da “Satürnalis” şenlikleri şeklinde kutlanmıştır. Saturnalis’te bir masanın etrafına oturulur, başlara Frig beresi geçirilir, hep birlikte yemek yenirdi. Bu sofralarda köleler de efendileri ile birlikte yemek yerdi.Bundan dolayı Frig beresi, eşitliğin, özgürlüğün simgesi sayılmıştır. Fransız devriminin de sembolü olması buradan gelir.

Geçmişin Satürnalisleri bugün “noel” bayramı olarak kutlanıyor. Çam ağacı, görünüş olarak Mitra’nın külahına benzer. Noel için bezenir, süslenir, Mitra’nın ışıltısı böylece canlandırılır. Hristiyanlığı halka benimsetmek için eski adetleri böylece evrimleştirmişlerdir. Noel, 24 – 25 Aralık gecesi kutlanır. Noel için, İsa’nın doğum günü denir. Daha önceleri Mitra’nın doğum günü olarak kutlanan gece, artık bu şekilde kutlanmaktadır. Noel’de bir arada yemek yenilir. Böylece de Saturnalis adeti devam eder.

İran’da bu günler, “şab-ı yalda” yani, “yelda gecesi” olarak kutlanır. Zerdüşt geleneğinden bu yana süren kutlama geleneklerindendir. Yine topluca sofralara oturulur yemekler yenir. Özellikle kırmızı renkli yiyecekler seçilir; karpuz yenir mesela. Kırmızının önemi, güneşi simgelemesinden gelir. Bunun dışında özellikle tarım ürünleri- sebzeler mutlaka sofrada olmalıdır, zira tarım, güneşin sağladığı bir geçim yöntemidir. Yelda gecesi, yoksullara yardım edilir, yiyecek verilir. Saturnalis’teki kölelerin, efendilerin sofrasında yer bulması ve noelde hediyeler verme geleneği, yüzyıllardan beri gelen bir paylaşma ritüelinin farklı yansımalarıdır.

Noel kelimesi için, doğum anlamına gelen “natalis”ten gelir denir. Peki yelda ne demektir?
Yelda, aramice “velede”den gelmektedir, anlamı yine “doğum”dur. Dilimize Arapça’dan gelen velet (çocuk/lar) sözcüğü de aynı kökten türemiştir.